İnsanlık, binlerce yıldır doğadan aldığı kaynaklarla şehirler, köprüler, barajlar ve binalar inşa etti. Ancak 21. yüzyıla geldiğimizde doğanın bize sunduklarının sınırsız olmadığını acı bir şekilde fark ediyoruz. Küresel ısınma, artan karbon emisyonları, hızla tükenen doğal kaynaklar ve kentleşmenin çevre üzerindeki baskısı sürdürülebilirlik alışkanlığını mecbur kılıyor.
Bugün dünya genelinde enerji tüketiminin yaklaşık %40’ı, karbon salınımının ise üçte biri doğrudan inşaat ve yapılaşmadan kaynaklanıyor. Bu tablo, Mühendisler ve mimarlar için yeni bir sorumluluk doğurdu. Yalnızca yapılar inşa etmek değil, aynı zamanda gezegenimizi koruyacak çözümler üretmek.
Sürdürülebilir inşaat ve mimarlık tam da bu noktada devreye giriyor. Çevre dostu malzemelerin kullanımı, enerji verimliliği sağlayan tasarımlar, su yönetimi ve uzun ömürlü yapılar sayesinde artık sadece şehirler değil, gelecek de inşa ediliyor. Doğayı korumak, artık bir tercih değil; tüm tasarım ve yapım süreçleri için zorunlu bir yol haritası haline gelmiş durumda.
- Karbon Salınımının İnşaat ve Yapılaşmadan Kaynağı
- Yeşil Bina Sertifikaları ve Mimarlıkta Rolü
- Sürdürülebilir İnşaat ve Mimarlığın Temel İlkeleri
- Sürdürülebilirlik bir anlayış değil bir alışkanlıktır.
Karbon Salınımının İnşaat ve Yapılaşmadan Kaynağı
Güncel araştırmalar, inşaat ve yapılaşmanın küresel karbon emisyonları içindeki payının %30–37 aralığında olduğunu göstermektedir. Bu oran, yalnızca bina işletme süreçleri veya tüm değer zincirine göre farklılık göstermektedir.
Bu veriler, sürdürülebilirlik anlayışının inşaat sektöründe neden öncelikli hale gelmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Çünkü sektör, küresel karbon salınımında belirleyici bir rol üstlenmektedir.
- UNEP / Dünya Çevre Programı
≈ %37
Binalar ve inşaat sektörü toplam küresel karbon emisyonunun üçte birinden fazlasını oluşturuyor. - World Economic Forum (WEF)
≈ %37
Yapı değer zinciri (üretim, malzeme, operasyon) dâhil. - IEA – Uluslararası Enerji Ajansı
≈ %33
Bina işletme (%26) + inşaat ve malzeme emisyonları. - GABC (UNEP Raporu, 2022)
≈ %37
Operasyonel + süreç odaklı CO₂ emisyonları. - Springer Akademik Yayını
%30–40 (öngörü: %50 – 2050’de)
Akademik literatürde aralık verilmekte, gelecekte artış öngörülüyor..
Yeşil Bina Sertifikaları ve Mimarlıkta Rolü
A | C Partners olarak bizler, sürdürülebilirlik konusundaki bakış açımızı yalnızca teorik bilgiyle değil, sahada edinilmiş deneyimlerle de şekillendirdik. Kurucularımız, LEED Gold sertifikasına sahip Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi ve Adana Şehir Hastanesi projelerinde üstlendikleri yöneticilik görevleri sayesinde yeşil bina sertifikasyon süreçlerinin tüm aşamalarını deneyimleme fırsatı buldu. Bu yolculuk, yalnızca teknik bilgi değil, aynı zamanda sürdürülebilirliğin bir kültür olarak nasıl yaşatılması gerektiğini de öğretti.
Bugün A | C Partners, bu tecrübeleri tüm iş yaşamına entegre ederek her projeye hem uluslararası standartları hem de sahada kanıtlanmış yönetim anlayışını taşıyor. Bizim için yeşil bina sertifikaları yalnızca bir belge değil, geleceğin mimarlığını ve inşaatını şekillendiren bir yol haritasıdır.
- LEED (Leadership in Energy and Environmental Design):
Enerji verimliliği, su yönetimi, sürdürülebilir malzeme kullanımı, iç mekân hava kalitesi ve tasarım yenilikçiliği kriterlerine göre değerlendirme yapar. - BREEAM (Building Research Establishment Environmental Assessment Method):
Enerji, su, sağlık, malzeme, ulaşım ve ekoloji gibi kategorilerde puanlama yapan, Avrupa merkezli en eski çevresel değerlendirme sistemidir. - DGNB (Deutsche Gesellschaft für Nachhaltiges Bauen):
Çevresel performansın yanı sıra ekonomik ve sosyo-kültürel sürdürülebilirlik kriterlerini de değerlendirir. Uzun vadeli kullanım ömrü ve yaşam döngüsü maliyetlerine odaklanır.

Sürdürülebilir İnşaat ve Mimarlığın Temel İlkeleri
Sürdürebilirlik ilkeli tekil olarak değil hepsini entegre şekilde uygulanması doğaya olan borcumuzu ödemenin en basit yoludur.
1. Kaynak Verimliliği
Enerji, su ve hammadde tüketimini azaltmak sürdürülebilirliğin temel adımlarındandır. İnşaat ve mimarlık projelerinde kaynak verimliliği; akıllı tasarım, doğru malzeme seçimi ve yaşam döngüsü analizleri (Life Cycle Assessment – LCA) ile sağlanır.
- Isı Geri Kazanım Havalandırma (HRV) Sistemleri: Binalarda havalandırma sırasında kaybedilen ısının büyük kısmını geri kazanarak enerji tüketimini %30’a kadar azaltabilir.
- Atık Su Isı Geri Kazanımı: Duş, lavabo ve endüstriyel kullanımlarda açığa çıkan sıcak suyun enerjisi, yeniden ısıtma süreçlerinde kullanılabilir.
- Isı Pompası Sistemleri: Ortamdan veya atık kaynaklardan (ör. atık su, toprak, hava) ısı çekerek ısıtma/soğutma sağlar. Özellikle jeotermal ısı pompaları, yüksek enerji verimliliğiyle öne çıkar.
- Endüstriyel Atık Isı Geri Kazanımı: Büyük ölçekli yapılarda (ör. hastaneler, fabrikalar) proseslerden çıkan atık ısı, elektrik üretiminde veya ısıtma sistemlerinde yeniden kullanılabilir.
“International Energy Agency (IEA, 2022) verilerine göre, binalarda uygulanan ısı geri kazanım sistemleri enerji tüketimini %20–30, endüstriyel ölçekte atık ısı geri kazanımı ise toplam emisyonları %10’a kadar azaltabilmektedir.“
2. Çevre Dostu Malzeme kullanımı
Geri dönüştürülmüş beton, düşük karbonlu çelik, ahşap ve bambu gibi malzemeler; üretim aşamasında daha az enerji gerektirir, karbon ayak izini düşürür ve sürdürülebilirlik hedeflerine doğrudan katkı sağlar. Bu tür malzemelerin tercih edilmesi, yapıların çevresel etkisini azaltırken döngüsel ekonomiye de destek olur.
Ayrıca Türkiye’de 1 Ocak 2025 itibarıyla yürürlüğe giren “Ahşap Binaların Tasarım, Hesap ve Yapım Esaslarına Dair Yönetmelik,” taşıyıcı ahşap yapı sistemlerinin güvenli ve sürdürülebilir bir biçimde kullanımı için kapsamlı düzenlemeler getiriyor. Bu sayede ahşap, betonarme ve çeliğe güçlü ve çevreci bir alternatif olarak yapı projelerinde daha fazla tercih edilir hale geleceğine inanıyoruz.
“Habert ve ark. (2020) çalışmasına göre, geleneksel çimento yerine düşük klinker içerikli alternatif bağlayıcıların kullanılması, beton üretiminde CO₂ salımını %30–40 oranında azaltabilmektedir (ScienceDirect).“

3. Uzun Ömürlü Yapılar
Yapıların dayanıklılığını artırmak, bakım ve onarım ihtiyacını azaltarak hem ekonomik hem de çevresel fayda sağlar. Uzun ömürlü yapılar, malzeme ve enerji tasarrufu sağladığı için sürdürülebilirlik hedeflerine doğrudan katkıda bulunur.
Ayrıca, kalite standartlarının eksiksiz uygulanması, kontrol yöntemlerinin kesinleşmesi ve denetim süreçlerinin artırılması, yapıların performansını uzun vadede korumada kritik bir rol oynar. Bu yaklaşım, yalnızca ömrü uzatmakla kalmaz, aynı zamanda güvenlik ve kullanıcı sağlığı açısından da kalıcı faydalar sağlar.
“Journal of Cleaner Production (2022) verilerine göre, yapı ömrünün 50 yıldan 75 yıla çıkarılması, yaşam döngüsü karbon emisyonlarını %20’ye kadar azaltabilmektedir. Bu bulgu, dayanıklı ve denetimli yapı tasarımının sürdürülebilirlik açısından kritik bir unsur olduğunu göstermektedir.“
4. Atık Yönetimi
Şantiye süreçlerinde atıkların azaltılması, geri dönüşümün artırılması ve malzemelerin yeniden kullanımı, sürdürülebilir inşaat ve mimarlığın temel adımlarındandır.
A.C.Partners olarak ilke edindiğimiz hem maliyetleri, hem iş gücünü optimize etmekte kullandığımız yalın inşaat anlayışı, fazla üretim, bekleme, gereksiz taşıma, stok fazlası ve yeniden işleme gibi unsurları “israf” olarak tanımlar. Bu yaklaşım, BIM (Building Information Modeling), Just-in-Time (tam zamanında üretim) ve Kaizen (sürekli iyileştirme) gibi yöntemlerle desteklenerek daha verimli ve çevre dostu şantiye süreçleri sağlar.
Yalın üretim yaklaşımı (Lean Construction): kökenini 20. yüzyılın ortalarında Japonya’da geliştirilen Toyota Üretim Sistemi’nden alır. Seri üretimde israfı (muda) en aza indirmek için geliştirilen bu sistem, daha sonra inşaat sektörüne “Lean Construction” olarak uyarlanmıştır. Temel amaç, üretim sürecinde değer yaratmayan tüm adımları ortadan kaldırarak hem verimliliği hem de sürdürülebilirliği artırmaktır.
“Koskenvesa & Sahlstedt’in (Lean Construction Journal, 2020) çalışmasına göre, yalın üretim yöntemleri inşaat projelerinde atıkları %20–30 oranında azaltmaktadır.“
5. Su Yönetimi
Genellikle büyük ve kapsamlı projelerde kullanılan yağmur suyu hasadı, gri suyun geri kazanımı ve geçirgen yüzeyleri, günümüzde müstakil villalarda dahi uygulanabilir hale gelmiştir. Bu anlayış sürekli artan su ihtiyacına karşın doğaya olan sorumluluğumuzdur. Yağmur suyunun depolanması ve bahçe sulama vb. gereksinimlerde kullanılması, kullanıcı maliyelerini ciddi anlamda düşürmeyi başarmıştır.
“UNEP (2022) raporuna göre, entegre su yönetimi çözümleriyle şehirlerde %30’a varan içme suyu tasarrufu sağlanabilir. Gri suyun yeniden kullanımı ise bina ölçeğinde su tüketimini %20–25 oranında azaltmaktadır.“
Sürdürülebilirlik bir anlayış değil bir alışkanlıktır.
Sürdürülebilir inşaat ve mimarlık, yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de yaşam kalitesini doğrudan etkileyen kritik bir alandır. Karbon emisyonlarının azaltılması, uluslararası sertifikasyon sistemleri ve bilimsel olarak temellendirilmiş sürdürülebilirlik ilkeleri sayesinde, şehirler daha yaşanabilir ve çevre dostu hale gelecektir.
A.C. Partners ekibi olarak, uluslararası deneyimlerle şekillenen bu yaklaşımı her projemize entegre ediyor, müşterilerimize yalnızca yapılar değil, sürdürülebilir bir gelecek sunuyoruz.























